BBP Küçükçekmece ilçe başkanı ve BBP belediye meclis üyesi Cem Özel,
BBP genel merkezin de, Genel Başkanı Sayın Mustafa Destici’nin düzenlemiş olduğu basın toplantısına katılım sağlayan Cem Özel, gündeme dair yapılan açıklamaları bizler ile paylaştı.
Üzüntü ve Milliyetçi Duruş
Kıymetli kardeşlerim, kıymetli vatandaşlarım. Tabii ki üzgünüz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşı olarak üzgünüz. Bir Türk milliyetçisi olarak üzgünüm. Büyük Birlik Partisi’nin genel başkanı olarak üzgünüm. Uzun yıllar bu ülkede siyaset yapan, tabiri caizse gözümüzü açtığımızdan beri bir hareketin, siyasetin içerisindeyiz.
Meclise Yapılan Saldırı ve Tepki
Maalesef bugün gelinen durumda, bugün milletimize yaşatılanlardan, gazi meclisimizin uğradığı saldırıdan dolayı büyük bir üzüntü içerisindeyiz. Hiçbirimizin — şu yüreğinde vatan, millet, devlet sevgisi olan, bayrak sevgisi olan, ezan sevgisi olan hiçbirimizin — kabul etmeyeceği bir süreç ve bu süreci bir tarafında PKK’nın elebaşısı, onun siyasi uzantıları, onun terör örgütü uzantıları her türlü hadsizliği, pervasızlığı yapmaya devam ediyorlar. Bu kabul edilebilir bir durum değildir.
Bu meclisin büyüklüğüne, meclisin dokunulmazlığına, meclisin itibarına, meclisin gaziliğine dikkat çekiyorum. Bu meclis Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran meclistir. Bu meclis kurtuluş savaşını yöneten meclistir. Bu meclis 15 Temmuz darbe gecesi darbeye karşı en dik duruşun gösterildiği noktalardan birisidir.
Ve maalesef bir o kadar da hiddetliyiz, öfkeliyiz, kararlıyız. Maalesef dün gazi meclisimizde Türk milletinin bütün ifadelerini rahatsız eden, “ayrı” diye ayrıştırma yaratıcı, al bayrağın altında bir ve beraber yaşama iradesi ortaya koyan Kürt’ün de, Türkmen’in de, Yuni’nin de, Arnavut’un da, Boşnak’ın da ve hasılı bu Türk milleti diye adlandırılan herkesi rahatsız eden bir çirkinlik, bir hadsizlik ve bir pervasızlık yaşanmıştır. Kırk yıldan fazla bir süredir devleti yıkmaya, ülkeyi bölmeye, milleti birbirine düşürmeye çalışan, emperyalist küresel ve bölgesel güçlerin desteğiyle birileri tarafından kullanılan ve Türk milletine, Türk devletine, Türk vatanına saldıran bu yapılamalar kabul edilemez.
Terörün Sorumluluğu ve Hesap Sorulması
Bunu evvel emirde lanetliyoruz, kınıyoruz ve mutlaka ama mutlaka bunun hesabının sorulması gerektiğini açık yüreklilikle ifade ediyoruz. Terör örgütü lideri ya da kadroları için af çıktı da bizim mi haberimiz yok? Ya da “terörsüz Türkiye” diye başlatılan, müzakeresiz, pazarlıksız, şartsız diye açıklanan süreç noktalandı da PKK tüm unsurlarıyla silah bıraktı; kendini feshetti de bizim mi haberimiz yok? Hele ki bunlar olsa dahi PKK elebaşısı, İmralı’daki sorumlu, kırk bin kişinin katillerinin başı; bu katliamların sorumlusu yine affedilemez. Kıymetli kardeşlerim, sadece bir hadsizlik değil doğrudan hukuka ve milli iradeye hakaret ve bu devlete ve bu millete meydan okumadır. Ama herkes şunu bilsin ki en çok da bu meydan okumayı gerçekleştiren zavallılar, kandırılmışlar, satılmışlar, hainler; bu meydan okumanın da hesabı sorulacaktır.
Bu rezilliğin hesabını, gencecik evladını, eşini, babasını, anasını “vatan sağ olsun” diyerek toprağa veren bir şehit yakınına kim verebilir? Kim verecektir? Bu bacağını, gözünü kaybeden bir gazinin yüzüne kim bakabilecektir? Şehit ya da gazi olmasa bile gençliğinin en güzel yıllarını bu vatansızlarla, bu hainlerle, bu teröristlerle mücadele ederek dağda, bayırda, ovada, sınır ötesinde geçirmiş, ailesinden, evinden, çocuğundan uzak kalmış binlerce insanın vicdanına bu ihaneti kim açıklayacaktır? Meclis çatısı altında atılan sloganlar açıkça terör örgütü propagandasıdır. Derhal, hiç vakit kaybetmeden bu olanlarla ilgili; bu küstahlıkla, bu ihanete, bu hadsizliğe ilişkin hukuk işletilmeli, gereği yapılmalı ve tekrarına asla ve katiyen müsaade edilmemelidir. Tekrarı gerçekleştiğinde ya da gerçekleşmesi muhtemel hâle geldiğinde bu hadsizliğin, bu alçaklığın, bu hainliğin bir daha yapılmaması için milletin meclise mi yürümesi gerekir? Onun için mecliste bulunanlar, milleti mecliste temsil edenler bunun gereğini yapmalı ve hem yasal olarak gereğini yapmalı hem de bundan sonra asla ve katiyen böyle bir rezilliğe, kepazeliğe, hainliğe müsaade etmemelidir.
Yoksa millet gereğini yapar. Tarihte yapmıştır. Yine bu millet gereğini yapar. Onun için kimse milletin sabrını sınamaya kalkmasın. Bak, sabrediyor millet; bütün yaşananları görüyor, sabrediyor. Ama sabrının da bir yere kadar sınırı vardır. Dünkü hadise o sınırı çatlatmıştır. İmralı’yla doğrudan diyalog diyenlerin derdi devletlerin derdi barış değildir.
Barışın Anahtarı ve PKK
Barışın anahtarı, bu ülkenin mukadderatına yıllarca ihanet etmiş; arkasına emperyalist güçleri alarak kırk yıl boyunca bu millete kurşun sıkan, kurşun sıkan bir terör elebaşının ve onun avanesi olamaz. Bunun müsebbipleri muhakkak bir kez daha altını çizerek söylüyorum; hukuk önünde, tarih önünde, milletin vicdanında bu rezaletin, bu kepazeliğin, bu ihanetten hesap sorulacaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.
Komisyon ve “Kürt Sorunu” Tartışması
Kıymetli kardeşlerim, değerli dava arkadaşlarım; bakın ısıtılıp ısıtılıp yine gündeme getirilen konular aynıdır. Mecliste kurulan komisyonun adı bellidir, görevi bellidir, sınırları bellidir. Fakat PKK’nın siyasi uzantısı mecliste kurulan komisyonun görevini ve sınırlarını aşıp talepler zorlamaktadır. Sanki o komisyon, olmayan “kürt sorununu çözmek için kurulmuş bir komisyon gibi lanse edilmektedir. Daha önce de ifade ettim: Bu ülkede “kürt sorunu” diye bir sorun yoktur. Bu mesele çözülmüştür. Ben mecliste de bütün genel başkanların olduğu toplantıda bunu söyledim ve hepsine birden sordum: “Siz ‘kürt sorunu’ derken neyi kastediyorsunuz? Demokratik bir sorundan mı bahsediyorsunuz? Yoksa bir statü meselesinden mi bahsediyorsunuz?” Eğer bu demokratik bir sorunsa bu çözülmüştür. Özal’la başlayan süreç, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın — Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın — başbakan ve cumhurbaşkanı olarak yönettiği hükümetler döneminde çözülmüştür.
Ama sizin kastınız bugün dillendirilen — tutukluluğunun sona ereceği ve serbest bırakılacağı söylenen — terörist Selahattin Demirtaş’ın bir söyleşide (mülakatta) dediği gibi “bu bir statü sorunudur” sözündeki kastınız nedir? Yani siz kendilerince belli taleplerin karşılanacağı ve Irak’ta veya Suriye’de oluşturulmaya çalışılan gibi bir statü, bir devlet kurma arayışı içinde misiniz? Bu millet buna evet der mi? Elbette demez ve demeyecektir. Herkes bunu aklından çıkarmamalıdır.
Halkların Kardeşliği Söylemi ve Birlik Mesajı
Gazi meclis çatısı altında kullanılan ifadelere bakın: “Halkların kardeşliğiymiş.” Evet, bu ülkede Türkler vardır ve bizim kardeşimizdir. Zazalar vardır, bizim kardeşimizdir. Araplar vardır, bizim kardeşimizdir. Gürcüler vardır, bizim kardeşimizdir. Aleviler vardır, bizim kardeşimizdir. Boşnaklar vardır, bizim kardeşimizdir. Türkmenler vardır, bizim kardeşimizdir. Ama bunların hepsinin ortak bir adı vardır: Türk milleti. Kıymetli dava arkadaşlarım, değerli basın mensupları; bu iş böyle gitmez ve gitmeyecektir.
Yani çünkü bunların niyeti asla ve katiyen üzüm yemek değildir. Bunların niyeti başka şeylerdir. Bunların hesabı Türkiye Cumhuriyeti devletiyle ve Türk milletiyledir. Onun için bunlarla mücadele olmaz; bunlarla çözüm adına bir süreç yürütülemez, yürütülemez. Çünkü bunlar, dediğim gibi, iradeleri kendi ellerinde olmayan bir yapı değildir; bunlar birilerinin, emperyalistlerin maşasıdır. İşte söz konusu durum bunu çok net bir şekilde gözlerimizin önüne sermektedir.
PKK’nın Silah Bırakmaması ve Saha Gerçeği
Ne denmişti? “PKK tüm unsurlarıyla silah bırakacak.” “Bütün unsurlarıyla kendini fesedecek.” Şu anda öyle bir durum var mı? Şu anda öyle bir durum yoktur. Peki kendini teslim etmeyen, silahı bırakmayan bir PKK terör örgütüye hangi süreç yönetilmeye devam edebilir? Şimdi iş hangi noktaya gelmiştir? PKK sözcüleri, meclisteki uzantıları ne demektedir? Eğer daha ileri bir adım atılması bekleniyorsa önce yasal süreçler başlamalıdır. Peki PKK silahı bıraktı mı? Kendini feshetti mi? Etmiyor. İran’daki de duruyor, Irak’taki de duruyor, Suriye’deki de duruyor.
ABD ve SDG İlişkileri
Peki hal böyleyse; Türkiye Büyük Millet Meclisi ya da devlet adına herhangi bir kurum ya da hükümet adına herhangi bir birim hangi adımı atacaktır ya da atabilecek? Bu tür süreçler iyi niyetlerle devam etmez; karşımızda zaten iyi niyetli bir topluluk da yoktur. Bakın Suriye’nin kuzeyinde seçimler yapılmıştır. Ama SDG’nin, Amerika’nın desteğiyle kontrol ettiği bölgelerde milletvekili seçimi yapılamamıştır veya yapılamamıştır. O bölgelerden milletvekili seçilmemiştir çünkü istediklerini almadan “evet” dememektedirler. Hiç kimse şuna da bel bağlamasın: İmralı’daki sorumlunun (İmralı’daki kişinin) Suriye’dekilere çare olacağı, onların silahlarını bırakacağı ya da devlet kurmaktan vazgeçeceği şeklinde bir şey söz konusu değildir.
Az çok siyaset bilenler, az çok strateji bilenler, az çok bölgeyi takip edenler, bölgeyle ilgili en azından açık haberleri okuyanlar bile bunun böyle olduğunu bilirler. Çünkü Suriye’deki terör yapısını kuran, kurduran, eğiten, donatan, destekleyen ve siyasi olarak da yönetenler vardır. Bunların arkasında ABD varmış gibi gösterilse de mesele çok uluslararası ve bölgesel aktörlere dayanıyor. Daha önemlisi ve daha kötüsü; Suriye’nin kuzeyindeki SDG’yi silah bırakmaya ya da Suriye hükümetiyle entegrasyon sağlamaya ikna edecek adres İmralı değil, Washington’dur ve ABD’dir. Çok açık bir gerçektir.
ABD Heyetinin Görüşmeleri ve Türkiye’nin Pozisyonu
En son kimle fotoğraf verdiler? SDG’nin başıyla görüşenlerin fotoğrafı verildi; bu fotoğrafta Suriye hükümetine entegre olun, silahları bırakın mı denildi yoksa “biz buradayız, beraberiz ve planımız tıkır tıkır işliyor” mu mesajı verildi? Evet. Şimdi bütün bunları milletimizin takip etmesi gerekiyor. Biz bütün bunları söylemekle mükellefiz. Hem devletimizi yönetenlere yapıcı uyarılar getireceğiz hem de milletimizi bu konularda uyarmaya ve bilgilendirmeye devam edeceğiz.
Bakın, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’ye “bir şans verin” vizyonu son dönemde ABD’nin Suriye özel temsilcisi ve Ankara büyükelçisinin — biraz önce bahsettiğim — SDG, YPG elebaşlarıyla gerçekleştirdiği görüşmelerle somut bir adıma döndü. Bu görüşmeler Trump’un vizyonunun uygulamaya geçirildiği şeklinde ifade edilmiştir. Bu ziyaretlerde birtakım mesajlar verilmiştir. Bizim gördüğümüz net gerçek şudur: Washington, Türkiye’yi sağdaki planlarının bir parçası hâline getirmeye çalışırken bunu açıkça Türkiye’nin çıkarlarını öteleyerek, dışlayarak yapmaktadır. Türkiye’yi kontrollü ortak konumuna indirgeme hesapları yapmaktadır.
YPG-SDG gibi terör ortaklarına, SDG etiketiyle siyasi ve idari bir alan tanıma çabaları; sözde istikrar söylemiyle pazarlanmakla, gerçekte Suriye’nin parçalanması ve Türkiye’nin hemen güney sınırında fiili bir garnizon devlet oluşturma niyetiyle örtüşmektedir. Bu destek, çeşitli aktörlerin katkısıyla sürdürülmektedir ve Türkiye için doğrulan bir milli güvenlik meselesidir. Değerli basın mensupları, Türkiye zaten bu oyunların eski versiyonlarını bizzat yaşamıştır. “Ortak mücadele, bölgesel istikrar ve demokratik dönüşüm” gibi başlıklarla pazarlanan girişimler sahada Türkiye’nin güneyinde yeni fiili yapılanmaları beslemiş ve güvenlik risklerini artırmıştır. Bugün PKK uzantısı YPG üzerinden yürütülen projeler yalnızca Suriye’yi ilgilendirmemektedir; aynı zamanda Türkiye’nin sınır emniyeti, iç istikrarı ve bölgesel etkinliğini de hedef almaktadır.
Unutulmamalıdır ki ABD Başkanı’nın “Suriye’ye bir şans verin” vizyonuna destek iddiası ve ABD heyetinin doğrudan SDG ile temasları; bu süreçte aktif olanların sözleri ABD’nin niyetini açıkça göstermektedir. Türkiye’yi kendi projesine yedekleyip Suriye’deki kendi istedikleri statüyü kalıcı hâle getirmek istiyorlar. Ancak Türkiye elbette ki bu oyuna gelmemiştir ve gelmeyecektir. Onların hesabı varsa elbette Türkiye’nin de bir hesabı vardır; Türkiye kendi hesabı doğrultusunda ilerlemekte ve bundan asla en ufak bir sapma göstermemelidir. Bir zafiyet oluşmamalıdır. Çünkü Türkiye’nin çıkarı bu oyuna ortak olmakta değil, bu oyunu bozmaktadır. Ve Allah’ın izniyle Türkiye Suriye’de de Kıbrıs’ta da bu oyunları bozdu, bozuyor ve bozacaktır. Türkiye “Suriye’ye bir şans verin” çağrısına karşı kendi cümlesini kurmaktadır.
Suriye’de Kalıcı Dengenin Sağlanması
Suriye’de kalıcı denge; terör örgütlerinin siyasallaştırılmasıyla değil, bölgesel güçlerin meşru güvenlik alanlarının tanınmasıyla kurulabilir. Türkiye elbette ulusal güvenliğini ve sınır kuşağını koruma iradesini hiçbir uluslararası aktöre devretmeyecektir. İrade ve kararlılığını her şartta ortaya koyacak ve gösterecektir.
Kıymetli kardeşlerim, Suriye’de eksik de olsa yenilenen meclis seçimlerinin hayırlı olmasını diliyorum. Elbette Suriye’de farklı etnik yapılar vardır. Ama Suriye’de yaşayanların iki büyük ortak hedefi vardır: Bunlardan bir tanesi elbette İslam’dır, inançtır; hangi etnik ya da mezhebi anlayışa mensup olursa olsun insanlar gerektiğinde birlikte hareket edebilirler. İkincisi de tarih ve kültür birliğidir. Suriye’de Hristiyanlar da vardır, Rusaylılar (Rusaylılar) vardır, farklı mezheplere mensup insanlar vardır; Dürziler vardır, Maroniler vardır. Bunları bir arada tutan bu iki örgü, bu iki kavramdır.
Dış Aktörlerin Oyunu ve Türkiye’nin Duruşu
Amerika, İsrail ve İngiltere; bu örgüleri yıkmak, bu kavramları ortadan kaldırarak Suriye’deki iç barışı yok etmeye, Suriye’yi bölmeye çalışmaktadır. Suriye’deki kardeşlerimizin de buna dikkat etmesi gerekmektedir. Orada da Arapıyla, Türkmeniyle, Kürtüyle herkesin emperyalist oyunlarla karşı karşıya olduklarını görerek birleşmeleri, ayrılıkları ortadan kaldırmaları gerekmektedir. Şu anda kurulmuş olan ve bütün dünya devletleri tarafından tanınan, Birleşmiş Milletler nezdinde kabul gören bu hükümete destek vermeliyiz. Türkiye, Suriye’nin istikrarından yanadır; Türkiye, Suriye’nin birliği ve toprak bütünlüğünden yanadır. Bunun için bu kadar emek vermiştir, bu kadar para harcamıştır; şu anda neredeyse yarısı geri dönmüş olsa da milyonlarca Suriyeli’ye ev sahipliği yapmıştır. Elbette ki Türkiye, kendi aleyhine olan ve Suriye’nin aleyhine olan hiçbir girişime müsaade etmeyecektir. Geçmişte olduğu gibi, inanıyorum ki ihtiyaç hâlinde hareket edecek güce Türkiye her zaman sahiptir.
Gazze ve İnsanî Konular
Kıymetli kardeşlerim, değerli dava arkadaşlarım; son bir cümle daha söyleyeyim: O da şudur. Dedik ya, bu ülkenin; evet burada teknik kökenli insanlarımız var ama bu milletin adı Türkiye’dir. Şimdi, yine gazi meclisimizde, yine o çirkin davranışların atıldığı bir toplantıda; şu anda hiç itibar görmemesi gerekirken maalesef haksız bir şekilde itibar verilen, işte bu hainler fırsatını bulduğunda kimleri düşürecekler? Ne diyor? “Bu ülke Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Ülkemiz içinde ülke yoktur. Ülkemiz içinde özel bölgeler yoktur. Başbakan devletçiler yoktur.” Ama ne diyorlar? “Falan yerden gelenler hoş geldiniz, filan yerden gelenler hoş geldiniz.” Şimdi bunlar karşılıksızlık anlamındadır arkadaşlar. Bunlarla ilgili derhal soruşturmalar açılmalı; tezkereler Meclis’e gelmeli. Dokunulmazlıkları kaldırılmalı ve yaptıkları ihanetin bedelini en ağır şekilde ödemelidir. Yoksa bu milletin yüreği soğumaz.
Bir kere daha söylüyorum: Milletvekilliğinin dokunulmazlığı kürsü hariç kaldırılmalıdır. Kaldırılmalıdır kardeşim. Adam adi suçluyor, dokunulmazlığı var, dokunulmuyor; ağzına geleni söylüyor, dokunulmazlığı olduğu için hakkında işlem yapılamıyor. Ama diğer taraftan normal bir vatandaş veya dokunulmazlığı olmayanlar aynı benzer suçları işlediklerinde anında hukuki süreçler başlıyor. Onun için biz kurulduğumuzdan beri bunu söylüyoruz: Milletvekilliği dokunulmazlıkları, kürsüde yapılan konuşma hariç, mutlaka kaldırılmalıdır.
Gazze, Filistin ve Barış Planı Değerlendirmesi
Kanayan bir yanımız da Gazze’dir. Tıpkı Doğu Kudüs gibi. Ve en son Gazze Filosuyla ilgili kahramanlar gerçekten büyük bir iş başardı. Hepsini bir kere daha tebrik ediyorum. Evet, belki Gazze’ye ulaşamadılar ama Gazze’nin feryadına ulaştılar. Pek çoğu ülkemize ve kendi ülkelerine döndüler. Ama hâlâ İsrail’de tutsak olarak bulunanlar var. Bunların arasında bildiğim kadarıyla 3 milletvekilimiz de bulunmaktadır. Onların da bir an önce Türkiye’ye getirilmesini ve bu zalimlerin elinden kurtarılmasını bekliyoruz. Devletimizin bu konuda güçlü bir irade ortaya koyacağına yürekten inanıyoruz.
Geçtiğimiz günlerde ABD Başkanı Trump tarafından kamuoyuna sunulan ve “Barış Planı” olarak anılan öneri; kağıt üzerinde ateşkes, esir takası ve insani koridor vaatleri taşımaktadır. Ancak planın niyeti, uygulanma mekanizması ve sahadaki etkilerine dair ciddi şüphelerimiz bulunmaktadır. Bazı aktörlerin bu metni hızlıca olumlu karşılaması tek başına güven yaratmaz. Bu planın, bu savaş ve zulüm şartlarının oluşmasına sebep olan ABD, Trump ve İsrail liderlerinin eşgüdümlü ve eş zamanlı hazırlanıp son çare olarak dünya kamuoyuyla paylaşılması bile bizce başlı başına kuşku ve güvensizlik nedenidir. Bu süreçle alakalı özet tespitlerimiz şunlardır:
1. Ateşkesin sürdürülebilir olması sahadaki tüm tarafların, özellikle Gazze’deki temel aktörlerin rızasına bağlıdır. Bu rıza olmadan kağıt üzerindeki anlaşma sahada çökmeye mahkûmdur.
2. Planın güvenlik maddeleri; sınır, deniz ve hava denetimleri, silah sızdırma ve benzeri hususlar Gazze’nin fiili özerkliklerini ve yerel yönetimin yetkilerini ciddi şekilde kısıtlayacaktır.
3. Uluslararası veya bölgesel güçlerin görev tanımı, yetkileri ve denetim mekanizmaları net değildir. Belirsizlikler hukuki ve pratik problemleri beraberinde getirecektir. Sadece çatışma durduğu için bu plana otomatik onay verilemez.
ABD ve İsrail’in ortaya koyduğu bu proje ciddi riskler taşımaktadır; bunlara koşulsuz güvenmek doğru değildir. Türkiye’nin sözleri ve duruşu belirleyici olmalı; sürecin her adımı şeffaf, denetlenebilir ve Filistin halkının iradesini, güvenliğini ve haklarını koruyacak biçimde düzenlenmelidir. Kimse bu süreçte vebal almamalıdır. Bunun için olmazsa olmazlar şunlardır:
1. Ateşkes önce sağlanmalı, ama sürdürülebilirliği tarafların açık rızasına bağlanmalıdır.
2. İnsani yardım koridorları derhal engelsiz ve uluslararası denetime açık şekilde çalıştırılmaya başlamalıdır.
3. Esir takası şeffaf, denetlenebilir ve insan hakları standartlarına uygun şekilde yürütülmelidir.
4. Herhangi bir uluslararası görev gücü konuşlandırılacaksa yetki, sorumluluk, sayım ve denetim mekanizmaları net olarak belirlenmelidir.
5. Kalıcı çözüm Gazze’nin ve kardeş Filistin halkının genel meşruiyeti ve siyasi temsili gözetilerek; eşitlik, adalet ve geri dönüş haklarını koruyacak şekilde inşa edilmelidir.
Türkiye elbette bölgesel ve insani sorumluluğunu göz önünde bulundurarak sürecin tarafı olmaya devam edecektir ve etmelidir. Ancak bu otomatik onay anlamına gelmez. Bizim önceliğimiz sivillerin korunması, adaletin sağlanması, ölümlerin durması ve Filistin halkının siyasi iradesinin korunarak başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasıdır.
İdam Cezası, Adalet Talepleri ve Af Tartışması
Kıymetli kardeşlerim, değerli vatandaşlarım; açıkça ifade ediyorum ki artık ülkemiz idam cezasını mutlaka gündemine almalıdır. Bunu daha önce de defalarca dile getirdim. 2011 yılında topladığımız 2 milyon imza Meclis Başkanlığı Komisyonu’nda; 2013 yılında yaptığımız referandum sonuçları ortada; 2018 yılında verdiğimiz meclisteki anayasa teklifi ortada. Hem terörle mücadele hem de küçük yaşta çocukların, kadınların öldürülmesi ve en son sokak cinayetleri; artık Türkiye buna dur demelidir.
Tekrar söylüyorum: İdam cezasını tartışmalıyız ve mutlaka yasamıza, anayasamıza almalıyız. Tasarlayan ve kasten öldürenlere, terör suçlarına, küçük çocuklara ve savunmasız kadınlara tecavüz edip öldürenlere mutlaka idam cezası getirilmelidir. Bu bir intikam çağrısı değildir; bu adaletin tesis edilmesinin çağrısıdır. Bakın, Amerika Birleşik Devletleri’nde geçenlerde yaşanan ve örnek teşkil eden bir hadise var: Toplu taşım aracında tanımadığı bir kadını durup dururken öldüren kişiler için idam cezası kısa sürede verilmiştir. İşte adaletin kararlılığı budur. Vatandaşlarımız adalet sistemlerinden bu kararlılığı görmek istemektedir. Ama maalesef bizde aynı suçu işleyen biri yıllarca yargılanır; yargılanması yıllarca sürer; iyi hal indirimi alır, hapse girer ve sonunda çıkar. En fazla yatan 20 yıldır. Çünkü bizde tahliyesiz müebbet ceza da pek yaygın değildir. Bakın, ömür boyu hapishanelerinde çürümesi gereken, bu ülkenin mukadderatına defalarca ihanet etmiş, onlarca masum evladımıza, askerimize, polisimize, sivil vatandaşımıza kıymış (zarar vermiş), müebbet almış olanlar 25–30 senenin sonunda salınmaktadırlar. Kalemi kırılan bir terörist başının bugün affı konuşulmaktadır.
O gün idam cezası uygulansaydı bugün bu konuşulacak mıydı? Türkiye’nin böyle bir programı olacak mıydı? Olmayacak. Ve maalesef bugün cani teröristler davul zurnalarla tahliye edilmekte, davul zurnalarla karşılanmaktadır. Güya bunlar mahkûm olmuş, müebbet almışlar; şimdi bunlar bir şekilde dışarı çıkıyor. Bu kabul edilebilir mi? Bırakın bir şehit anasının, babasının evladının acısını; herhangi bir yüreği olan, vatan ve insan sevgisi olan bunu kabul edebilir mi? Bunu kabul edemez.
İşte onun için buradan çok açık bir çağrıda bulunuyorum: Biz hiçbir şekilde bahsettiğimiz suçlar dışında bir affa, özel olarak devreye sokulmak istenen genel affa karşıyız. Toplumda böylesi bir belirsizlik oluşturmak hem adalet duygusunu hem de kamu vicdanını yaralamaktadır. Ancak şunu da açıkça belirtelim: Cinayet, terör, uyuşturucu ticareti, yüz kızartıcı suçlar ve toplum vicdanını derinden yaralayan eylemler dışında kalanlarla ilgili sınırlı düzenlemeler yapılabilir. Basit ve ilk defa işlenmiş suçlar için sınırlı, denetimli bir infaz düzenlemesi ya da ceza indirimi değerlendirilebilir. Bu da devletin merhametini değil, adaletin ölçüsünü ortaya koyar.
Özetleyecek olursak: Toplum artık adaletin yerini bulmadığına inanmak zorunda değildir. Suçluyu değil, mağduru koruyan bir sistem inşa etmek zorundayız. Adalet geciktiğinde sadece dosyalar değil; insan vicdanı da yara alır. Aziz milletimiz bu yükü taşımak mecburiyetinde değildir.



GÜNDEM
1 gün önceGÜNDEM
2 gün önceGENEL
15 gün önceGÜNDEM
19 gün önceGÜNDEM
26 Ekim 2025GÜNDEM
26 Ekim 2025GÜNDEM
26 Ekim 2025
1
Rumeli Rüzgârı Küçükçekmece’de Esecek!
1549 kez okundu
2
Türk Kızılay Genel Sekreteri Ramazan Saygılı’nın Küçükçekmece Şubesi’ne yaptığı övgüyle ulusal düzeyde dikkat çeken ziyaretinin detayları
1173 kez okundu
3
Küçükçekmece’de Deprem Anı Tahliye Tatbikatı Gerçekleştirildi
697 kez okundu
4
Cumhuriyet Halk Partisi Küçükçekmece İlçe Başkanlığı’nda Görev Dağılımı Tamamlandı
622 kez okundu
5
Kariyer Yolculuğunuz İstihdam Fuarı’nda Başlıyor
578 kez okundu